Ana içeriğe atla

Yıkıma Aile Yılı derseniz......

Aile dediler, ekran rezil rüsva dolu,
Sadakat çöktü, iffet yandı, yol bulan yok oldu.

Nikâhı unuttular, reytinge açtılar zemin,
"Kim kiminle kaçtı?" oldu meşruiyetin yeni temini...

Ana-baba örnekti bir zamanlar evlada,
Şimdi evlat utanır aynı koltukta oturmaya...

Zinayı anlatan sahneye "toplumsal gerçeklik" diyen,
Yarın çocuğun ahlakını ararken şaşırmasın neden...

Kutsal ocağı aileydi, bu milletin kökü,
Şimdi o ocakta sönüyor hayânın közü...

Her gün ekranlarda iffetsizlik sergilenir,
Aile yılı dediler, yıkım yılına denk gelir...

Bir milletin çöküşü, dizilerle başlar,
Ahlakı sarsılan toplum, zillete koşar...

Sadakat pazarda, namus etikette,

İlişkiler indirimde, haysiyet çöp sepetinde.

Kadın metadır, erkek figüran,
Aile komedidir, sadakat ise yalan.

Evlenmek sabırdı, şimdi show'a başlık,
Evlilik yemin değil, iki sezonluk anlaşma artık...

Edep kalmayınca ekranda, saygı da silinir,
Büyüğün sözü küçülür, küçüğün kalbi kirlenir.

Aile çökerse millet dağılır,
Devlet ayakta kalsa da gönüller bağırır.

Baba itibar kaybederse evlat sığınacak dağ bulmaz,
Ana ekran karşısında ağlarsa, nesil ar damarını kaybeder....

Aileyi korumak devleti ayakta tutar,
Yoksa gökten adalet bile inse, toplum uçuruma kayar...

Sabah kuşağında zina anlatılırsa şiir gibi,
O zaman medeniyet olur en büyük yıkımın dili.

Sadakat dizi konusu, ihanetse reyting puanı,
Aileye ihanet edenin olur yıldızla imanı.

Çocuk dizide boşanmayı izlerken büyür,
Ve yarın, evliliğe değil ayrılığa öykünür.

Aile bir gemidir, sadakat kaptanı,
Kaptan düşerse okyanus yutar insanı...

Nikâhsız yaşanır, çocuk “kimin?” sorusu sorulur,
Aile yılı dedikçe vicdan yerle yeksan olur.

Evlilik kutsaldı, şimdi trend topik,
Aşk ölçüsüz, ihanet artık epik...

Aileyi aile yapan üç şeydi bir zaman:
Merhamet, edep, iman… şimdi üçü de yok tamam...

Hikmetli dedem susardı evde rezalet görünce,
Şimdi torunlar alkış tutuyor ihanet üzerine...

Aşk, sabırdı; evlilik, dua; sadakat, kutsal bir bağ,
Şimdi aşk geçici, evlilik şov, sadakat ise bir dağ.

Anneyle babanın gölgesi büyütürdü evladı,
Şimdi ekranlar öğretiyor her bir yanlış adımı.

Aileyi kaybeden, devleti kaybetmiştir zaten,
Bunu anlamak için değil ekran, biraz kalp yeter bazen.

Sadakat gösterisi yapılırsa Tik Tok'ta,
O evde bereket kalmaz, dua bile geçmez çatıda...

Aileyi diziyle tanıyan nesil,
Hayatı senaryoyla yaşar; sonunda ise sefil…

Reyting uğruna açılmış her yuva kapısı,
Bir başka evladın kararır yarınki bakışı.

Hakkı arayan susar, show yapan bağırır,
Toplum alkışlar bunu, sonra neden dağıldık sanır.

Aile yılı demek, iffetle başlar, örnekle yürür,
Yoksa ekranla değil, dua ve şefkatle büyür...

Erol Kekeç/Mayıs-22025/Sancaktepe

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamana Karşı Yarış-Kaçınılmaz Tükeniş

Hayat, bir yürüme bandında koşmaya benzer. İlk başta her şey kolaydır, tempo rahattır, nefesiniz düzenlidir, yürüyüşünüz dengelidir. Ancak zaman ilerledikçe, bandın hızı artmaya başlar. Siz farkına bile varmadan, ayaklarınız temposunu kaybetmeye başlar. Önce hızlanmaya çalışırsınız, sonra yetişmeye, en sonunda ise sadece ayakta kalabilmek için çabalarsınız. İşte tam da burada hayatın gerçeği ile yüzleşirsiniz: Zaman hızlanırken siz yavaşlarsınız. Bu ters orantı, insanın doğumundan ölümüne kadar süren kaçınılmaz bir süreçtir. Gençken her şey sınırsız görünür. Zaman bol, fırsatlar sonsuzdur. Hayat sanki hep böyle sürecekmiş gibi gelir. Koşu bandına yeni çıkmış bir insan gibi, adımlarınız güçlüdür, dizleriniz sağlam, nefesiniz derindir. Ancak yıllar geçtikçe fark edilmeden bandın hızı artmaya başlar. Önce küçük değişiklikler olur: Günler daha hızlı geçmeye başlar, sabahlar akşamlara daha çabuk bağlanır, yıllar su gibi akıp gider. Sonra bir gün, durup geriye bakarsınız. Ne kadar yol kat et...

Hangi Okulu Bitirdiğinin Ne Önemi Var Ki?

  Toplum, bireyleri değerlendirmek için genellikle diploma ve akademik başarıları temel kriter olarak belirler. Bir insanın hangi okulu bitirdiği, ne kadar eğitim aldığı ve hangi akademik unvanlara sahip olduğu, ona biçilen sosyal statü için belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Ancak, insanlık tarihine ve yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda, bu anlayışın gerçek anlamda bir insanın değerini yansıtmadığını görürüz. Eğitim ve Ahlaki Değerler Eğitim, bireye bilgi kazandırır ancak insanlığı, ahlaki değerleri ve vicdani sorumluluğu kazandırmaz. Bir insan Harvard, Oxford veya Boğaziçi gibi prestijli üniversitelerden mezun olabilir ama eğer insanlıktan, adaletten ve merhametten yoksunsa, bu eğitimin bir anlamı var mıdır? Tarih bize göstermiştir ki en üst düzey eğitimi almış, çok sayıda akademik dereceye sahip insanlar bile zalimliğe, adaletsizliğe ve ahlaki yozlaşmaya düşebilmektedir. Nazi Almanya'sında doktoraları olan bilim insanları, gaddar deneylere imza atmış; en iyi okullard...

İnsan Olabilmek ve İnsan Kalabilmek- En Zor Sınav

Hayatın acımasız gerçekleriyle yoğrulan bu dünyada, insan olabilmek ve insan kalabilmek, belki de en çetin sınavdır. Çoğu zaman iyilikle kötülüğün, doğrulukla yalanın birbirine karıştığı, erdemlerin zayıflık olarak görüldüğü bir düzende, vicdanı temiz tutarak yaşamak, suyun üzerinde yürümek kadar zor olabilir. Ama yine de bu zorluğu göze almak, insana gerçek değerini kazandıran, ruhunu yücelten ve onu sıradanlıktan çıkaran yegâne yoldur. Cömert Olursun, Aptal Sanırlar Cömertlik, insanın kalbindeki zenginliğin dışa vurumudur. Paylaşmak, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymaktır. Ancak bu dünyada, cömert insanlar çoğu zaman aptal sanılır. Çünkü toplum, çoğunlukla hesaplılığı, bencilliği ve çıkarcılığı zekâ belirtisi olarak görür. Örneğin, mal varlığını hayır işlerine adayan bir zengin, çoğu kişinin gözünde "malını çarçur eden saf" olarak nitelendirilir. Cömertliğini kötüye kullananlar, onun merhametini zayıflık olarak algılar. Hz. Ali'nin dediği gibi: ...