"Kendi zihniyle yürümeyenler, başkalarının ayak seslerine göre adım atar."
İnsan nedir? İnsanı hayvandan ayıran temel fark nedir? Bu sorulara yüzeyden bakanlar için cevap basittir: akıl derler, konuşma derler. Oysa bunlar sadece kabuktur. Gerçek fark, içsel biliştir. Kendi kendini sorgulama, dış dünyadan gelen her etkiyi süzgeçten geçirme, anlama, yorumlama, doğruyu seçme yetisidir insanı insan yapan.
Bugün sokaklarda sürüler dolaşıyor. Elinde telefonu, zihni başkasının cebinde, kalbi ise ekranlara rehin düşmüş. İnsanlar artık duymuyor, görmüyor, düşünmüyor. Sadece tepki veriyorlar. Dışsal bir uyarıcı olmadan harekete geçemeyen, haz uyaranı olmadan düşünen beyinlerini devre dışı bırakan bu kitleler aslında hayvanî bir yaşamın içinde debeleniyor.
Oysa insan, içsel bir kavrayışa sahip olduğunda insandır.
Dış Uyaranlara Göre Yaşamak-Çağın En Büyük Hastalığı
Dış uyaranlar... Ne giyileceğini ekran söyler, ne hissedileceğini haber sunucusu. Hangi filme ağlayacağımızı dizi karakteri belirler. Tüm yönelimler, dışarıdan pompalanır. İşte burada insan, ahmaklaşır. Çünkü düşünmek yerine hissetmeye, bilmek yerine taklit etmeye, yaşamak yerine tüketmeye başlar.
Ahmaklık, zekâ eksikliği değildir. Bilakis bazı ahmaklar çok da zekidir. Ama ahmaklık; içsel ölçütlerden mahrum olmak, her şeyi dış dünyanın normlarına göre değerlendirmektir.
"Kendin Olarak Yaşa, Sürüye Karışma!"
Eğer seni sen yapan özelliklerin yoksa, sen de yoksun. Kimsenin seni onaylamasına gerek duymadan iyiyi seçemiyorsan, seni kimse kurtaramaz. Gerçek özgürlük; içeriden gelen bir duruşla, dışarının karmaşasına rağmen kendin kalabilmektir.
Bunu yapabilen insanlara bugün "garip", "sert", "uyumsuz" denir. Çünkü çağımız konformist, popülist ve hazcı bir nesil üretmektedir. Ama erdemli bir yaşam, popüler olamaz. Çünkü erdem; zorlukta, yalnızlıkta ve dik duruşta ortaya çıkar.
İçsel Biliş-İnsanlığın Son Kaleleri
İçsel biliş, gözünü kapatıp kulaklarını tıkadığında bile doğruyu sezebilmektir. Vicdanın, kalbin, ruhun işbirliğiyle hakikate yönelebilmektir. Bu insanlar; kendi iç hesaplaşmasını tamamlamış, kişiliğini inşa etmiş, nefsinin üstüne çıkabilmiş kişilerdir.
Onlar için dış dünya sadece bir sınavdır. Kim ne dedi, kim ne yaptı, ne moda, ne popüler... Bunlar onların umurlarında değildir. Onlar yaşarken üstünlük değil derinlik, beğeni değil anlam, kalabalık değil hakikat ararlar.
İşte bu insanlar, yaşayan insanlardır- Diğerleri sadece nefes alır.
Uyarıyoruz!
"Tepkisel değil, ilkesel yaşa!"
"Dışarıyı sustur, içini dinle!"
"Popüler olan değil, doğru olan değerlidir!"
"Sürünün içinde değil, hakikatin izinde yürü!"
"Haz değil, anlam için yaşa!"
Sizi Sıraya Koydukları Mezbahaneden Kaçın!
Tüm benliğini tüketimle, algılarla, ekranla, konforla uyuşturmuş bir kitle var. Onlar içini dinlemeyen, hesap sormayan, sadece verilenle yetinen ve kaderini elleriyle başkalarına teslim etmiş kitlelerdir.
İşte bu insanlar için mezbaha çoktan kurulmuştur. Onlar bir koyun gibi sırada beklemekte, kimse ne zaman doğranacağını bilmemektedir. Çünkü direniş yok, sorgu yok, bilinç yok.
Ya sen? Sırada mısın? Yoksa uyanmış, dirilmiş, kendini inşa etmiş bir birey misin?
Babaların Nasihatleri- Yaşamak İçin Uyan!
"Evladım, kendi aklınla yaşa. Dışarının seni sürüklemesine izin verme. Ahmaklık bulaşıcıdır. Toplumun sana verdiği her duyguyu sorgula. Medyaya, trendlere, sloganlara kanma. Kendi ölçünü kur. Kendin ol. Yoksa bir ömrü bir başkasının hayatını taklit ederek geçirirsin. Ve sonunda seni bile tanımayanların onayını almak için ruhunu satarsın."
Bu sözler, yaşama çağrısıdır.
Bilerek, İdrak Ederek Yaşamak- Erdemli İnsan olmaktır
Erdemli insan:
Düşünmeden konuşmaz,
Hissetmeden inanmaz,
Yargılamadan anlamaya çalışır,
Taklit etmeden üretir,
Alkış beklemeden doğruyu yapar.
O, farkındalığıyla var olur. Her ortamda bulunduğu seviyeyi düşürmeden, kendine olan saygısını yitirmeden yaşar. Çünkü ölçütü dışarısı değil, vicdanı ve ilmidir.
Ya İnsan Gibi Yaşa Ya da Mezbahaneyi Bekle!
Dünyada çok kalabalık var ama az insan var. Çünkü insan olmak, bir bilinç işidir. Haz peşinde koşan, ekranla uyarılan, beğeni için yaşayan, dış uyaranlarla yön bulan bir varlık ne kadar "homo sapiens" olsa da insan değildir.
İnsan, farkındalıkla yaşayan, duruşuyla örnek olan, içsel rehberini kaybetmeyendir.
Sen de bu yazıyı okuyorsan, bir şeyin farkına var. Senin içinden gelen sesi bastıran her şey seni senden çalmaktadır.
Uyan. Düşün. Hisset. Diren. Erdemli ol. Kendin ol.
Çünkü bu çağın en büyük devrimi; KENDİN OLARAK YAŞAYABİLMEKTİR.
Erol Kekeç/26. Mart-2025/Sancaktepe/İST
Yorumlar
Yorum Gönder