Ana içeriğe atla

Gölgesini Kaybeden Ağaç



“Evvel zaman halkı azla kanaat ederdi, huzuru çoktu;
Bugün gönüller tok olsa da, göz doymuyor, ruh yorgunluktan koktu.”*
“Eskiler az konuşur, çok yaşardı; sözlerinin gölgesi serin olurdu,
Şimdi her söz bir çığlık, her çığlık bir yalnızlık doğurur oldu.”*
“Bir lokma, bir hırka dert değilken, dua idi en büyük zenginlik,
Şimdi servet bile yetersiz; huzur yok, çünkü kalmadı içtenlik.”*
“Komşunun dertleriyle dertlenirdi insanlar, bir tas çorba yeterdi,
Şimdi duvarlar yüksek, gönüller soğuk; bir selam bile esirgenir oldu.”*
“Bir çift ayakkabıyla yıllar yürünürdü; minnettardı ayaklar toprağa,
Şimdi dolaplar dolu ama yollarda yönsüzüz; kaybettik sadeliği hayatta.”*
“Evvelden bayram sevinçti, şimdi vitrin; hediye değil, yüz görmek bayramdı,
Bugün çocuğun sevinci etikete bağlı, büyüklerin kalbi de yorgun kaldı.”*
“Bir dua öğüt olurdu eskiden, bir yaşlının sözü kandil gibi yanardı,
Şimdi öğüt hor görülür, genç kulak duysa da kalp anlamaz, zihin kaydı.”*
“Kalbin kıblesi belliydi, yön pusulası sabitti, ne fırtına sarsardı gemiyi, ne de su batırırdı;
Şimdi her rüzgârla savrulur insan; ne kalp sabit, ne akıl emin yeri bilir.”*
“Az işte bereket, az sözde hikmet vardı; susmak da konuşmak kadar edebi taşırdı,
Bugün kelime çok, anlam az; sesler yüksek ama içleri bomboş taşır ki ne taşır.”*
“Bir tas ayranla doyardı beden, bir dost kelamıyla doyardı ruh,
Bugün ne sofralar doyurur ne sohbet; çünkü eksik olan ‘hakikat’ ve ‘usul’.”*
“Eskiden saat yoktu ama vakit vardı; şimdi saat çok, fakat zaman yok elimizde,
Gönlümüz kalabalıklar içinde tek başına; her şey çok, ama huzur yok özümüzde.”*
“Yağmur dua olurdu, toprak şükrederdi; kuşlar bile bilirdi baharın kıymetini,
Şimdi toprak ağlıyor, kuşlar susmuş; çünkü insan unuttu varlığın hikmetini.”*
“Gölge arayan değil, gölge veren ağaçlardı insanlar; yorguna serinlikti göğüsleri,
Şimdi gölge yok, her ağaç kesildi; herkes güneş gibi yakıyor birbirini, sebepsizce.”*
“Bir fidanı büyütmekti sevda, bir çocuğu okutmak ibadetti,
Bugün ekranlar büyütüyor evlatları; öğretmen değil, algoritmalar yön verir oldu.”*
“Bir annenin duasıydı en sağlam zırh, bir babanın alnıydı şerefin pusulası,
Şimdi unvanlar geçer akçe; lakin kayboldu o alnın teri, yitirildi ana duası.”*
“Önceki nesil göz temasıyla konuşur, susarak bile anlaşırdı,
Şimdi kelimeler bile yabancı; aynı dili konuşsak da başka yerden anlarız.”*
“Bir kahveyle 40 yıl hatır yaşardı, şimdi 40 kahve içilir, yine hatır kalmaz,
Çünkü samimiyetin yerini şüphe aldı, menfaatin gölgesinde dostluk soldu.”*
“Dün bir çobanın türküsü bile dağları güldürürdü, şimdi şarkılar bile sahte,
Çünkü gönül sahici değil; sanat, ticaretle evlendi, ruhsuzlukla doğurdu ah vahı.”*
“Eskinin derdi nefretten değil, sevdadan olurdu; aşk bile ağırbaşlıydı,
Bugün sevgiler geçici, bağlılıklar sanal; kalpler mevsimlik, hisler tanımsız kaldı.”*
“O vakit huzur, tüketmekle değil, yetinmekle çoğalırdı; hayat sade ama derindi,
Şimdi bolluk var ama boşluk derin; çünkü tükenen eşya değil, insanın ta kendisi oldu...”*
Not: Teyzeme rahmet diliyorum, anneme de sağlık sıhhat ve hayırlı ömür diliyorum....Bu vesileyle tüm annelerin anneler gününü kutluyorum gerçekten anne gibi merhametli toprak gibi mümbit olan kadınları bir anne olarak sevgi saygı ve hürmetle selamlıyorum annelerin ellerinden öpüyorum...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamana Karşı Yarış-Kaçınılmaz Tükeniş

Hayat, bir yürüme bandında koşmaya benzer. İlk başta her şey kolaydır, tempo rahattır, nefesiniz düzenlidir, yürüyüşünüz dengelidir. Ancak zaman ilerledikçe, bandın hızı artmaya başlar. Siz farkına bile varmadan, ayaklarınız temposunu kaybetmeye başlar. Önce hızlanmaya çalışırsınız, sonra yetişmeye, en sonunda ise sadece ayakta kalabilmek için çabalarsınız. İşte tam da burada hayatın gerçeği ile yüzleşirsiniz: Zaman hızlanırken siz yavaşlarsınız. Bu ters orantı, insanın doğumundan ölümüne kadar süren kaçınılmaz bir süreçtir. Gençken her şey sınırsız görünür. Zaman bol, fırsatlar sonsuzdur. Hayat sanki hep böyle sürecekmiş gibi gelir. Koşu bandına yeni çıkmış bir insan gibi, adımlarınız güçlüdür, dizleriniz sağlam, nefesiniz derindir. Ancak yıllar geçtikçe fark edilmeden bandın hızı artmaya başlar. Önce küçük değişiklikler olur: Günler daha hızlı geçmeye başlar, sabahlar akşamlara daha çabuk bağlanır, yıllar su gibi akıp gider. Sonra bir gün, durup geriye bakarsınız. Ne kadar yol kat et...

Hangi Okulu Bitirdiğinin Ne Önemi Var Ki?

  Toplum, bireyleri değerlendirmek için genellikle diploma ve akademik başarıları temel kriter olarak belirler. Bir insanın hangi okulu bitirdiği, ne kadar eğitim aldığı ve hangi akademik unvanlara sahip olduğu, ona biçilen sosyal statü için belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Ancak, insanlık tarihine ve yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda, bu anlayışın gerçek anlamda bir insanın değerini yansıtmadığını görürüz. Eğitim ve Ahlaki Değerler Eğitim, bireye bilgi kazandırır ancak insanlığı, ahlaki değerleri ve vicdani sorumluluğu kazandırmaz. Bir insan Harvard, Oxford veya Boğaziçi gibi prestijli üniversitelerden mezun olabilir ama eğer insanlıktan, adaletten ve merhametten yoksunsa, bu eğitimin bir anlamı var mıdır? Tarih bize göstermiştir ki en üst düzey eğitimi almış, çok sayıda akademik dereceye sahip insanlar bile zalimliğe, adaletsizliğe ve ahlaki yozlaşmaya düşebilmektedir. Nazi Almanya'sında doktoraları olan bilim insanları, gaddar deneylere imza atmış; en iyi okullard...

İnsan Olabilmek ve İnsan Kalabilmek- En Zor Sınav

Hayatın acımasız gerçekleriyle yoğrulan bu dünyada, insan olabilmek ve insan kalabilmek, belki de en çetin sınavdır. Çoğu zaman iyilikle kötülüğün, doğrulukla yalanın birbirine karıştığı, erdemlerin zayıflık olarak görüldüğü bir düzende, vicdanı temiz tutarak yaşamak, suyun üzerinde yürümek kadar zor olabilir. Ama yine de bu zorluğu göze almak, insana gerçek değerini kazandıran, ruhunu yücelten ve onu sıradanlıktan çıkaran yegâne yoldur. Cömert Olursun, Aptal Sanırlar Cömertlik, insanın kalbindeki zenginliğin dışa vurumudur. Paylaşmak, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymaktır. Ancak bu dünyada, cömert insanlar çoğu zaman aptal sanılır. Çünkü toplum, çoğunlukla hesaplılığı, bencilliği ve çıkarcılığı zekâ belirtisi olarak görür. Örneğin, mal varlığını hayır işlerine adayan bir zengin, çoğu kişinin gözünde "malını çarçur eden saf" olarak nitelendirilir. Cömertliğini kötüye kullananlar, onun merhametini zayıflık olarak algılar. Hz. Ali'nin dediği gibi: ...