Ana içeriğe atla

Hangi Okulu Bitirdiğinin Ne Önemi Var Ki?

 


Toplum, bireyleri değerlendirmek için genellikle diploma ve akademik başarıları temel kriter olarak belirler. Bir insanın hangi okulu bitirdiği, ne kadar eğitim aldığı ve hangi akademik unvanlara sahip olduğu, ona biçilen sosyal statü için belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Ancak, insanlık tarihine ve yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda, bu anlayışın gerçek anlamda bir insanın değerini yansıtmadığını görürüz.

Eğitim ve Ahlaki Değerler

Eğitim, bireye bilgi kazandırır ancak insanlığı, ahlaki değerleri ve vicdani sorumluluğu kazandırmaz. Bir insan Harvard, Oxford veya Boğaziçi gibi prestijli üniversitelerden mezun olabilir ama eğer insanlıktan, adaletten ve merhametten yoksunsa, bu eğitimin bir anlamı var mıdır?

Tarih bize göstermiştir ki en üst düzey eğitimi almış, çok sayıda akademik dereceye sahip insanlar bile zalimliğe, adaletsizliğe ve ahlaki yozlaşmaya düşebilmektedir. Nazi Almanya'sında doktoraları olan bilim insanları, gaddar deneylere imza atmış; en iyi okullarda okumuş siyasetçiler, milyonlarca insanı savaşa sürüklemiştir.

Toplumsal Statü ve Gerçek Değer

Toplumda belirli bir statüye ulaşmak için eğitim çoğu zaman bir aracı olarak görülür. Ancak bu statüler, insanlığın gerçek değeri ile ölçülebilir mi? Bir doktor, hastalarına vicdanla yaklaşmadığında, bir avukat adaletin gerçek ruhunu kaybettiğinde, bir öğretmen öğrencilerine insanlığı ve ahlakı öğretmediğinde gerçek anlamda başarılı olabilir mi?

Diploma ve Vicdan

Bir diplomanın kıymeti, onun sahibinin insanlığa ne kattığıyla ilgilidir. Bir mühendis şehirler inşa eder ama eğer doğayı, yaşamı yok ediyorsa, bunun bir anlamı var mıdır? Bir doktor hayat kurtarır ama eğer bu mesleği sırf para kazanmak için yapıyorsa, gerçek bir insan mıdır?

Hayata baktığımızda, üniversite mezunu olmayan ama insanlık dersi veren nice büyük insan vardır. Mevlana, Yunus Emre, Gandhi, Anne Frank ya da bir mahalle bakkalı bile, vicdanı ve ahlakıyla nice akademisyenlerden daha fazla insanlık dersi verebilir.

Gerçek Başarı Nedir?

Gerçek başarı, diploma almak değil, insanlığın hangi sınıfında olduğumuza karar vermektir. Vicdan sahibi olmak, şefkat göstermek, adil olmak ve insanlara fayda sağlamak gerçek anlamda başarıdır.

Bugün diploması olmayan ancak insanlığıyla dünyaya iz bırakmış insanlara baktığımızda, önemli olanın hangi okulu bitirdiğimiz değil, hangi ahlaki ve vicdani sınıfta olduğumuza karar vermek olduğunu görürüz.

Unutmayalım, bizleri gerçekten tanımlayan şey, aldığımız diplomalar ya da kariyer basamaklarında yükselmemiz değil, kalbimizde taşıdığımız merhamet, adalet ve insanlığa kattığımız değerlerdir.

Erol Kekeç/04.03.2025/Sancaktepe/İST

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamana Karşı Yarış-Kaçınılmaz Tükeniş

Hayat, bir yürüme bandında koşmaya benzer. İlk başta her şey kolaydır, tempo rahattır, nefesiniz düzenlidir, yürüyüşünüz dengelidir. Ancak zaman ilerledikçe, bandın hızı artmaya başlar. Siz farkına bile varmadan, ayaklarınız temposunu kaybetmeye başlar. Önce hızlanmaya çalışırsınız, sonra yetişmeye, en sonunda ise sadece ayakta kalabilmek için çabalarsınız. İşte tam da burada hayatın gerçeği ile yüzleşirsiniz: Zaman hızlanırken siz yavaşlarsınız. Bu ters orantı, insanın doğumundan ölümüne kadar süren kaçınılmaz bir süreçtir. Gençken her şey sınırsız görünür. Zaman bol, fırsatlar sonsuzdur. Hayat sanki hep böyle sürecekmiş gibi gelir. Koşu bandına yeni çıkmış bir insan gibi, adımlarınız güçlüdür, dizleriniz sağlam, nefesiniz derindir. Ancak yıllar geçtikçe fark edilmeden bandın hızı artmaya başlar. Önce küçük değişiklikler olur: Günler daha hızlı geçmeye başlar, sabahlar akşamlara daha çabuk bağlanır, yıllar su gibi akıp gider. Sonra bir gün, durup geriye bakarsınız. Ne kadar yol kat et...

İnsan Olabilmek ve İnsan Kalabilmek- En Zor Sınav

Hayatın acımasız gerçekleriyle yoğrulan bu dünyada, insan olabilmek ve insan kalabilmek, belki de en çetin sınavdır. Çoğu zaman iyilikle kötülüğün, doğrulukla yalanın birbirine karıştığı, erdemlerin zayıflık olarak görüldüğü bir düzende, vicdanı temiz tutarak yaşamak, suyun üzerinde yürümek kadar zor olabilir. Ama yine de bu zorluğu göze almak, insana gerçek değerini kazandıran, ruhunu yücelten ve onu sıradanlıktan çıkaran yegâne yoldur. Cömert Olursun, Aptal Sanırlar Cömertlik, insanın kalbindeki zenginliğin dışa vurumudur. Paylaşmak, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymaktır. Ancak bu dünyada, cömert insanlar çoğu zaman aptal sanılır. Çünkü toplum, çoğunlukla hesaplılığı, bencilliği ve çıkarcılığı zekâ belirtisi olarak görür. Örneğin, mal varlığını hayır işlerine adayan bir zengin, çoğu kişinin gözünde "malını çarçur eden saf" olarak nitelendirilir. Cömertliğini kötüye kullananlar, onun merhametini zayıflık olarak algılar. Hz. Ali'nin dediği gibi: ...