Ana içeriğe atla

Başarı Sessiz Bir Cevaptır

  

Hayat, birçokları için bir mücadele alanıdır. Kimileri bu mücadelede başkalarını ezerek ilerlemeye çalışır, kimileri ise sessizce, kendi yolunda yürür. Herkesin kaderi farklıdır ama bir gerçek var ki, en güçlü cevap her zaman başarıdır. İntikam, çoğu zaman insanın içini kemiren bir duygu gibi görünür; öfke, kırgınlık ve haksızlığa karşı verilen tepki olarak şekillenir. Ancak en asil intikam, hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan, sadece yükselerek, gelişerek ve ilerleyerek alınır. Başarı, susturur. Başarı, ders verir. Başarı, en güçlü cevaptır.

Bazı insanlar vardır ki, senin başarısız olmanı ister. Onlar, senin yere düştüğünü, pes ettiğini, vazgeçtiğini görmekten haz alırlar. Senin başarını küçümserler, alay ederler, "O yapamaz" derler. Sana inanmayan, hatta belki de seni sevmeyen insanlarla çevrili olabilirsin. Peki, onlara en iyi cevabı nasıl verirsin? Kavga ederek mi? Tartışarak mı? Hayır! En güzel cevap, susup ilerlemektir. En büyük intikam, başarını onların gözleri önünde bir bayrak gibi dalgalandırmaktır.

Düşünsene, bir karınca... O küçücük bedeniyle, kimsenin taşıyamayacağı yükleri sırtlanır. Onu kimse önemsemez, kimse fark etmez, hatta üzerine basıp geçerler. Ama o durmaz. Yorulmaz, yılmaz. Her defasında daha büyük yükleri taşır, daha büyük işler başarır. Kimseye bir şey söylemez ama onun azmi, tüm sözlerden daha güçlüdür. İnsan da böyle olmalıdır. Kendi yolunu sessizce yürümeli, başkalarının sözlerinden değil, kendi hedeflerinden beslenmelidir.

İnsan hayatında bazen en zor zamanlar, en büyük fırsatları doğurur. Düşüş, bir son değil; yeniden doğuşun başlangıcıdır. Eğer biri seni hafife alıyorsa, seni küçümsüyorsa, bil ki onlar en büyük hatayı yapıyorlar. Çünkü sen içindeki gücü keşfettiğin an, onlar senin neye dönüştüğünü hayretle izleyecekler. Senin bir daha ayağa kalkamayacağını sananlar, yükselişine şahit olduklarında kelimelerini yutacaklar. Ve en güzel yanı da şu ki, senin onları susturmak için hiçbir şey yapmana gerek kalmayacak.

Başarı, zamanla şekillenen bir heykel gibidir. Herkes seni taş olarak görebilir, seni sıradan biri sanabilir. Ama sen, her darbeyi bir şekil vermek için kullanırsan, sonunda mükemmel bir eser ortaya çıkacaktır. İşte o zaman, sana inanmayanlar bile saygı duymak zorunda kalacaklar. Ama senin onlara ihtiyacın kalmayacak, çünkü sen artık kendi yolunun ustası olacaksın.

Unutma, hayat bir sahnedir ve sen başrol oyuncususun. Seyircilerin olabilir, alkışlayanların, yuhalayanların olabilir. Ama sen sahneden indiğinde, geriye ne bıraktığın önemlidir. Başarı, yalnızca kendini kanıtlamak için değil, kendi ruhuna verdiğin sözü tutmak içindir. Seni sevmeyenlere, seni küçümseyenlere, seni yok sayanlara tek bir şey söylemeden cevap vermek istiyorsan, sadece ilerle. Çalış, üret, geliştir ve bir gün, kimsenin göz ardı edemeyeceği kadar güçlü ol. Çünkü en güzel intikam, başarıdır!

Erol Kekeç/17.01.2025/Sancaktepe/İST

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamana Karşı Yarış-Kaçınılmaz Tükeniş

Hayat, bir yürüme bandında koşmaya benzer. İlk başta her şey kolaydır, tempo rahattır, nefesiniz düzenlidir, yürüyüşünüz dengelidir. Ancak zaman ilerledikçe, bandın hızı artmaya başlar. Siz farkına bile varmadan, ayaklarınız temposunu kaybetmeye başlar. Önce hızlanmaya çalışırsınız, sonra yetişmeye, en sonunda ise sadece ayakta kalabilmek için çabalarsınız. İşte tam da burada hayatın gerçeği ile yüzleşirsiniz: Zaman hızlanırken siz yavaşlarsınız. Bu ters orantı, insanın doğumundan ölümüne kadar süren kaçınılmaz bir süreçtir. Gençken her şey sınırsız görünür. Zaman bol, fırsatlar sonsuzdur. Hayat sanki hep böyle sürecekmiş gibi gelir. Koşu bandına yeni çıkmış bir insan gibi, adımlarınız güçlüdür, dizleriniz sağlam, nefesiniz derindir. Ancak yıllar geçtikçe fark edilmeden bandın hızı artmaya başlar. Önce küçük değişiklikler olur: Günler daha hızlı geçmeye başlar, sabahlar akşamlara daha çabuk bağlanır, yıllar su gibi akıp gider. Sonra bir gün, durup geriye bakarsınız. Ne kadar yol kat et...

Hangi Okulu Bitirdiğinin Ne Önemi Var Ki?

  Toplum, bireyleri değerlendirmek için genellikle diploma ve akademik başarıları temel kriter olarak belirler. Bir insanın hangi okulu bitirdiği, ne kadar eğitim aldığı ve hangi akademik unvanlara sahip olduğu, ona biçilen sosyal statü için belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Ancak, insanlık tarihine ve yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda, bu anlayışın gerçek anlamda bir insanın değerini yansıtmadığını görürüz. Eğitim ve Ahlaki Değerler Eğitim, bireye bilgi kazandırır ancak insanlığı, ahlaki değerleri ve vicdani sorumluluğu kazandırmaz. Bir insan Harvard, Oxford veya Boğaziçi gibi prestijli üniversitelerden mezun olabilir ama eğer insanlıktan, adaletten ve merhametten yoksunsa, bu eğitimin bir anlamı var mıdır? Tarih bize göstermiştir ki en üst düzey eğitimi almış, çok sayıda akademik dereceye sahip insanlar bile zalimliğe, adaletsizliğe ve ahlaki yozlaşmaya düşebilmektedir. Nazi Almanya'sında doktoraları olan bilim insanları, gaddar deneylere imza atmış; en iyi okullard...

İnsan Olabilmek ve İnsan Kalabilmek- En Zor Sınav

Hayatın acımasız gerçekleriyle yoğrulan bu dünyada, insan olabilmek ve insan kalabilmek, belki de en çetin sınavdır. Çoğu zaman iyilikle kötülüğün, doğrulukla yalanın birbirine karıştığı, erdemlerin zayıflık olarak görüldüğü bir düzende, vicdanı temiz tutarak yaşamak, suyun üzerinde yürümek kadar zor olabilir. Ama yine de bu zorluğu göze almak, insana gerçek değerini kazandıran, ruhunu yücelten ve onu sıradanlıktan çıkaran yegâne yoldur. Cömert Olursun, Aptal Sanırlar Cömertlik, insanın kalbindeki zenginliğin dışa vurumudur. Paylaşmak, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymaktır. Ancak bu dünyada, cömert insanlar çoğu zaman aptal sanılır. Çünkü toplum, çoğunlukla hesaplılığı, bencilliği ve çıkarcılığı zekâ belirtisi olarak görür. Örneğin, mal varlığını hayır işlerine adayan bir zengin, çoğu kişinin gözünde "malını çarçur eden saf" olarak nitelendirilir. Cömertliğini kötüye kullananlar, onun merhametini zayıflık olarak algılar. Hz. Ali'nin dediği gibi: ...