Hayatta atılan her adımın temelinde kendine güven yatar. Güvensizlik, insanı çaresizliğe sürüklerken, sağlam bir özgüven bireyi zorlukların üstesinden gelmeye teşvik eder. Başarıya ulaşmanın ilk şartı, kendine inanmak ve harekete geçmektir. Savunmada kalmak ve geri çekilmek, çoğu zaman yenilgiyi kabullenmek anlamına gelir. Oysa cesurca ileriye adım atmak, risk almak ve mücadele etmek, gerçek kazananların yoludur. Güvenli bir ortam yaratıldığında, birey içindeki gücü keşfeder, engelleri aşar ve başarıya ulaşmak için gerekli cesareti gösterir.
Özgüveni eksik bir insan, adeta bir enkazın altında kalmış gibidir. Kendi yolunu açacak, ayağa kalkmasını sağlayacak gücü bulamaz. Çevresinden gelen yardımlara bile karşılık veremez; çünkü kendi içinde inançsızdır. Oysa kendine güvenen biri, her karanlığın içinde bir ışık olduğuna inanır ve bunu yakalamak için çaba gösterir. Hayatta başarı, güvenle atılan adımların toplamıdır. Kendine inanan kişi, karşısına çıkan engelleri birer fırsata çevirerek yoluna devam eder.
Gerçek liderler, kendilerine olan güvenlerini asla kaybetmezler. Onlar, sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket eden insanlar değildir. Toplumu ileri taşıyan, başkalarına ilham veren ve onları da yükselten bireylerdir. Liderler, sahip oldukları vizyonu sürekli olarak geliştirir ve yol boyunca karşılarına çıkan zorluklara karşı yılmadan mücadele ederler. Bir liderin en büyük gücü, önceliklerini belirleyebilmesi ve bu önceliklerinden taviz vermemesidir. Eğer bir insan sürekli değişen önceliklere göre hareket ediyorsa, o kişi lider değil, yalnızca rüzgârın yönüne göre hareket eden sıradan bir bireydir.
Güven sahibi bireyler, sorumluluk almaktan kaçmaz. Onlar, çevrelerinde gördükleri sorunlara duyarsız kalmaz, aksine bu sorunların çözümüne katkıda bulunmayı bir görev olarak görürler. Gerçek güven, sadece kişinin kendine inanması değil, aynı zamanda çevresine de olumlu bir etki bırakmasıdır. Güven duygusu, yalnızca bireyin kendi dünyasında değil, toplumsal ilişkilerinde de önemli bir rol oynar. Güven dolu bir birey, çevresindekilere ilham verir, onları harekete geçirir ve böylece toplumun gelişmesine katkıda bulunur.
Kendine güvenen insan, sürekli yeni fikirler üretir, çözümler geliştirir ve kendi geleceğini şekillendirir. Oysa güvensiz bireyler, başkalarının kararlarına bağımlı bir yaşam sürer, kendi kaderlerinin kontrolünü ellerinden bırakırlar. Gerçek başarıya ulaşanlar, kendi yollarını cesaretle çizenlerdir. Güven, insanın içinde yanan bir meşaledir; ne kadar beslenirse o kadar parlak yanar, ihmal edilirse giderek söner.
Hayatta başarılı olmak isteyen herkes, önce kendine inanmalıdır. Kendi gücüne güvenen insan, karşısına çıkan hiçbir engelden korkmaz, yılmaz ve her zaman bir çıkış yolu bulur. Kendine güvenin ışığını taşıyanlar, sadece kendi yollarını değil, çevresindekilerin yollarını da aydınlatır. O halde bugün kendimize şu soruyu sormalıyız: Gerçekten kendimize inanıyor muyuz? Eğer inanıyorsak, hayatta başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.
Erol Kekeç/01.04.2004/Saat:09.10–10.00/Kadıköy/İst
Yorumlar
Yorum Gönder