Ana içeriğe atla

Dönüş Rabbinizedir!!

 


"Ey insan! Muhakkak ki, sen Rabbine varan bir yol üzerinde çabalayıp durmaktasın ve nihayet ona varacaksın."

Aman Allah'ım! Ne büyük bir uyarı bu! Beyinleri sarsan, kalpleri kavuran, ruhu titreten bir gerçeklik. Kaçış yok, son nefese kadar ne kadar hızlı veya ne kadar yavaş ilerlersen ilerle, gideceğin yer bellidir. Ne yana dönersen dön, hangi yolu seçersen seç, nihayetinde hesap gününe varacaksın!

Ey insan! Elindeki belgeler mi sana kurtuluş vadediyor? Yaşaman ve ölmen senin elinde mi? Hayır! Sen, mutlak bir gücün tasarrufundasın. Ne kadar büyük konuşursan konuş, ne kadar unutmaya çalışırsan çalış, gerçek değişmez: Dönüş Allah'adır!

Zavallı insan... Kendi benliğinde kaybolmuş, gafletle sarhoş olmuş, bir anlık dünyaya kapılmış. Kısa ömrünü büyük bir hazine gibi görüp harcamaktan geri durmuyor. Kulakları var, ama duymuyor. Gözleri var, ama görmüyor. Kalbi var, ama hissetmiyor. Hayvanlar gibi otlanıp duruyor; kendisini ne beklediğini düşünmeden, günün akışına kapılıyor. Allah'ın defalarca gönderdiği uyarıları duymazlıktan geliyor. Oysa kaçacak bir yerin yok ey insan! Kaçtığın her yol, seni O'na götürür.

Ne zaman ki yüreğine bir hüzün çöker, ne zaman ki bir çaresizlik hissedersin, o an Rabbin seni kendisine çağırıyor demektir. Ama sen duymamak için direniyorsun. Çünkü hesap vermekten korkuyorsun. Oysa korkman gereken şey, hatalarınla yüzleşmemek, tevbe kapısını aralamamaktır.

Ey insan! Rabbin seni defalarca uyardı: "Nereye gidersen git, hangi yöne saparsan sap, sonunda bana döneceksin!" Ama sen, hesapsız bir yaşam içinde, Allah'ın seni hesaba çekmeyeceğini mi sandın? Kendini kandırma!

Gerçek liderler, gerçek şuurlu kullar, Allah'ın kendilerini dünyevî aldanışlardan uzak tutması için dua ederler. Onlar bilirler ki dünyadaki imtihan ne kadar zor olursa olsun, ahiretin dehşeti karşısında hiç kalır.

Gün gelecek, bedenler yanacak, deriler kavrulacak, nefesler kesilecek... Ve o gün geldiğinde artık dönmek, bir şans daha istemek nafile olacak. Ey gaflete dalanlar, o vakit geldiğinde keşke demek için şimdiden mi çabalıyorsunuz?

O gün, hiçbir şekilde ölüm dahi bir kurtuluş olmayacak. Cehennem ateşi, ölümü dahi unutturacak kadar şiddetli olacak. Oysa yeryüzündeyken, insanlar bu gerçeğe sırt çevirmiş, sanki cehennem yokmuş gibi yaşamışlar.

Allah'ın huzuruna çıkmaktan kaçacak bir yerin mi var? Sana nefes veren Allah, nefesini almayacak mı? Seni topraktan yaratan, seni tekrar toprağa döndürmeyecek mi?

Ey insan! Sana bir soru: Benim yeryüzümü terk edip başka bir yere gidebilir misin? Hangi özgürlüğünle Rabbinin gücünü inkâr ediyorsun? Tüm yönlerin sonu Allah'a varır. Tüm yollar sonunda O'nun huzuruna çıkar. Madem ki O'nun dışında bir sığınağın yok, o halde neden hala gafletle yaşıyorsun?

Allah'ın rahmeti büyüktür, kapısı herkese açıktır. Ama bu kapıya yönelmek istemeyenler, ölümle birlikte artık hiçbir çıkış yolunun kalmadığını anlayacaklardır.

Ey insan! Allah sana ne zaman seslense, kalbin duyuyor mu? O'nun çağrısını işitiyor musun?

"Ey Rabbimiz! Unuttuk veya yanıldıksak bizi mesul tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği yükü taşıtma. Affet bizi, bağışla bizi. Acı bize. Sen bizim Mevlamız'sın, kâfirler güruhuna karşı yardım et bize." (Bakara Suresi/ 286)

Ve unutma- Dönüş Rabbine olacaktır!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamana Karşı Yarış-Kaçınılmaz Tükeniş

Hayat, bir yürüme bandında koşmaya benzer. İlk başta her şey kolaydır, tempo rahattır, nefesiniz düzenlidir, yürüyüşünüz dengelidir. Ancak zaman ilerledikçe, bandın hızı artmaya başlar. Siz farkına bile varmadan, ayaklarınız temposunu kaybetmeye başlar. Önce hızlanmaya çalışırsınız, sonra yetişmeye, en sonunda ise sadece ayakta kalabilmek için çabalarsınız. İşte tam da burada hayatın gerçeği ile yüzleşirsiniz: Zaman hızlanırken siz yavaşlarsınız. Bu ters orantı, insanın doğumundan ölümüne kadar süren kaçınılmaz bir süreçtir. Gençken her şey sınırsız görünür. Zaman bol, fırsatlar sonsuzdur. Hayat sanki hep böyle sürecekmiş gibi gelir. Koşu bandına yeni çıkmış bir insan gibi, adımlarınız güçlüdür, dizleriniz sağlam, nefesiniz derindir. Ancak yıllar geçtikçe fark edilmeden bandın hızı artmaya başlar. Önce küçük değişiklikler olur: Günler daha hızlı geçmeye başlar, sabahlar akşamlara daha çabuk bağlanır, yıllar su gibi akıp gider. Sonra bir gün, durup geriye bakarsınız. Ne kadar yol kat et...

Hangi Okulu Bitirdiğinin Ne Önemi Var Ki?

  Toplum, bireyleri değerlendirmek için genellikle diploma ve akademik başarıları temel kriter olarak belirler. Bir insanın hangi okulu bitirdiği, ne kadar eğitim aldığı ve hangi akademik unvanlara sahip olduğu, ona biçilen sosyal statü için belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Ancak, insanlık tarihine ve yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda, bu anlayışın gerçek anlamda bir insanın değerini yansıtmadığını görürüz. Eğitim ve Ahlaki Değerler Eğitim, bireye bilgi kazandırır ancak insanlığı, ahlaki değerleri ve vicdani sorumluluğu kazandırmaz. Bir insan Harvard, Oxford veya Boğaziçi gibi prestijli üniversitelerden mezun olabilir ama eğer insanlıktan, adaletten ve merhametten yoksunsa, bu eğitimin bir anlamı var mıdır? Tarih bize göstermiştir ki en üst düzey eğitimi almış, çok sayıda akademik dereceye sahip insanlar bile zalimliğe, adaletsizliğe ve ahlaki yozlaşmaya düşebilmektedir. Nazi Almanya'sında doktoraları olan bilim insanları, gaddar deneylere imza atmış; en iyi okullard...

İnsan Olabilmek ve İnsan Kalabilmek- En Zor Sınav

Hayatın acımasız gerçekleriyle yoğrulan bu dünyada, insan olabilmek ve insan kalabilmek, belki de en çetin sınavdır. Çoğu zaman iyilikle kötülüğün, doğrulukla yalanın birbirine karıştığı, erdemlerin zayıflık olarak görüldüğü bir düzende, vicdanı temiz tutarak yaşamak, suyun üzerinde yürümek kadar zor olabilir. Ama yine de bu zorluğu göze almak, insana gerçek değerini kazandıran, ruhunu yücelten ve onu sıradanlıktan çıkaran yegâne yoldur. Cömert Olursun, Aptal Sanırlar Cömertlik, insanın kalbindeki zenginliğin dışa vurumudur. Paylaşmak, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymaktır. Ancak bu dünyada, cömert insanlar çoğu zaman aptal sanılır. Çünkü toplum, çoğunlukla hesaplılığı, bencilliği ve çıkarcılığı zekâ belirtisi olarak görür. Örneğin, mal varlığını hayır işlerine adayan bir zengin, çoğu kişinin gözünde "malını çarçur eden saf" olarak nitelendirilir. Cömertliğini kötüye kullananlar, onun merhametini zayıflık olarak algılar. Hz. Ali'nin dediği gibi: ...