Ana içeriğe atla

Batık Maliyet Yenilgisi ve Günümüz Evlilikleri

1. Batık Maliyet Yanılgısı Nedir?

Psikolojide batık maliyet yanılgısı (sunk cost fallacy), insanların geçmişte yaptıkları yatırımları boşa çıkarmamak için kötü bir kararın içinde kalmaya devam etmelerini açıklayan bilişsel bir hata olarak tanımlanır. Bir şeye zaman, emek veya para yatırıldıysa, mantıksal olarak o yatırımın gelecekteki getirisine bakarak karar vermek gerekir. Ancak birçok insan, sırf geçmişte yaptığı fedakârlıklar boşa gitmesin diye kötü bir seçimi sürdürmeye çalışır.

Bu yanılgı, iş hayatından yatırımlara, eğitim tercihlerinden sosyal ilişkilere kadar pek çok alanda gözlemlenebilir. Ancak en yıkıcı etkilerini evliliklerde ve romantik ilişkilerde görmek mümkündür. Günümüz evliliklerinde çiftlerin büyük bir bölümü, mutsuz olmalarına rağmen sadece geçmişte harcadıkları zaman, para ve emek boşa gitmesin diye ilişkiye devam eder. Bu durum, hem bireylerin ruhsal sağlığını bozar hem de toplumsal düzeyde büyük sorunlara yol açar.

2. Günümüz Evliliklerinde Batık Maliyet Yanılgısı

Modern toplumlarda evlilik, artık sadece aşk veya uyum meselesi olmaktan çıkıp, sosyal statü, ekonomik güvence ve toplumsal kabulün bir parçası hâline gelmiştir. Ancak birçok çift, başta büyük bir heves ve umutla başladıkları evliliklerinde, zamanla ciddi uyumsuzluklar ve mutsuzluklarla karşılaşır. İşte burada batık maliyet yanılgısı devreye girer.

Mutsuz bir evliliği sürdürmenin en yaygın gerekçeleri şunlardır:

"Bu kadar yıl emek verdik, şimdi ayrılırsak her şey boşa gidecek."

"Çocuklar için katlanmalıyız."

"Ayrılırsam maddi olarak zor durumda kalırım."

"Aileme, çevreme ne derim?"

"Ya bir daha mutlu olamazsam?"

Bu düşüncelerin tamamı, kişinin geçmişteki yatırımlarını (zaman, para, duygusal emek) boşa çıkarmama isteğiyle alınan irrasyonel kararları yansıtır. Ancak mantıklı bir karar süreci, geçmiş yatırımları değil, gelecekteki olasılıkları değerlendirmeyi gerektirir.

Şimdi bu yanılgının evliliklerde nasıl etkiler yarattığını farklı perspektiflerden ele alalım.

3. Batık Maliyet Yanılgısının Mutsuz Evliliklerdeki Yıkıcı Etkileri

3.1. Psikolojik ve Duygusal Çöküş

Mutsuz bir evlilik içinde kalmak, bireyin psikolojik sağlığını ciddi şekilde bozar. Sürekli tartışmalar, iletişimsizlik ve tatminsizlik, depresyon ve anksiyete gibi sorunları tetikler. Ancak kişi, harcadığı yılların boşa gitmesini istemediği için çıkış yolu bulamaz.

Örnek:

Ayşe ve Mehmet, 12 yıldır evliler ve evliliklerinin ilk 5 yılı oldukça mutluydu. Ancak zamanla aralarındaki sevgi azaldı, tartışmalar arttı ve birbirlerine yabancılaştılar. Mehmet ilgisiz, Ayşe ise sürekli üzgün. Ayşe defalarca ayrılmayı düşündü ama şu cümleler onu durdurdu:

"12 yıl verdik bu evliliğe, şimdi gidersem her şey boşa gider."

"Yeni bir hayat kurmak çok zor."

"Ya yalnız kalırsam?"

Sonuç olarak Ayşe, hem ruhsal hem fiziksel olarak tükenmiş hâlde, bir evliliği sadece geçmişe olan sadakati yüzünden sürdürmeye devam etti.

3.2. Ekonomik Mahkûmiyet ve Finansal Batak

Evlilikler sadece duygusal değil, ekonomik bağlarla da sürdürülüyor. Boşanma süreci, özellikle ekonomik bağımlılığı olan taraf için büyük bir risk içeriyor.

Örnek:

Ali ve Zeynep 8 yıldır evliler. Ali, evliliğin başından beri Zeynep'e maddi olarak destek oluyordu. Ancak zamanla Zeynep iş hayatına atılmadığı için ekonomik olarak Ali'ye bağımlı hâle geldi. Ali artık Zeynep'i sevmiyor ama "Onun için bunca yıl çalıştım, şimdi ayrılırsam tüm bu emekler boşa gider" düşüncesiyle evliliği sürdürüyor. Bu da Ali'nin giderek daha fazla tükenmesine ve Zeynep'in de kendini değersiz hissetmesine yol açıyor.

3.3. Çocuklar Üzerindeki Etkisi

Batık maliyet yanılgısıyla süren evliliklerde en büyük mağduriyetlerden biri de çocuklardır. Aile içindeki huzursuzluk, çocukların ruhsal gelişimini olumsuz etkiler. Ebeveynler sırf "çocuklar için" evliliği sürdürüyoruz dese de, aslında çocuklar sürekli tartışmalara ve ilgisiz ebeveynlere maruz kalır.

Örnek:

Fatma ve Burak, 15 yıllık evliliklerinde mutlu değiller ama çocukları için evliliği sürdürüyorlar. Ancak evde sürekli kavga var, Fatma depresif, Burak ilgisiz. Çocukları, sağlıklı bir aile ortamında büyümek yerine, mutsuz ebeveynlerle büyüdükleri için ileride sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanacaklar.

3.4. Sosyal Baskı ve Toplumsal Yargılar

Özellikle geleneksel toplumlarda evlilik, sadece iki kişi arasındaki bir bağ olarak görülmez. Aileler, akrabalar ve sosyal çevre, evliliğin devam etmesi için baskı yapar.

Örnek:

Emine, eşiyle mutlu değil ama ailesi "Kadın dediğin katlanır", "Evlenirken iyi düşünmeliydin", "Evlilik bir ömür boyu sürmeli" gibi sözlerle onu baskı altına alıyor. Sonuç? Emine, hayatını mutsuz bir evliliğe mahkûm ediyor, çünkü toplumun gözünde başarısız olmak istemiyor.

4. Çıkış Yolu: Batık Maliyet Yanılgısını Aşmak

Batık maliyet yanılgısından kurtulmanın yolu, geçmişe değil geleceğe odaklanmaktır. "Şimdiye kadar ne kadar yatırım yaptım?" sorusu yerine, "Bundan sonra bu evlilik bana ne katacak?" sorusunu sormak gerekir.

Çözüm Önerileri:

1. Mantıklı Değerlendirme Yapın: Geçmişe yapılan yatırımları değil, geleceğin potansiyel faydalarını değerlendirin.

2. Bağımsızlık Kazanın: Özellikle ekonomik bağımlılığı olan tarafların kendi ayakları üzerinde durması önemli.

3. Psikolojik Destek Alın: Terapi ve danışmanlık, sağlıklı kararlar almanıza yardımcı olabilir.

4. Toplumsal Baskılardan Kurtulun: Toplum için değil, kendi mutluluğunuz için karar verin.

5. Çocuklar İçin Gerçekçi Olun: Çocuklar için kötü bir evlilik yerine, sağlıklı bireyler yetiştirmeye odaklanın.

Batık maliyet yanılgısı, insanları mutsuz evliliklere mahkûm eden en büyük psikolojik tuzaklardan biridir. Geçmişte yapılan yatırımları kurtarmaya çalışırken, bireyler hayatlarının geri kalanını feda eder. Oysa gerçek mutluluk, geçmişin yükünü değil, geleceğin olanaklarını değerlendirmekle mümkündür.

Erol Kekeç/06.02.2025/Sancaktepe/İST

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamana Karşı Yarış-Kaçınılmaz Tükeniş

Hayat, bir yürüme bandında koşmaya benzer. İlk başta her şey kolaydır, tempo rahattır, nefesiniz düzenlidir, yürüyüşünüz dengelidir. Ancak zaman ilerledikçe, bandın hızı artmaya başlar. Siz farkına bile varmadan, ayaklarınız temposunu kaybetmeye başlar. Önce hızlanmaya çalışırsınız, sonra yetişmeye, en sonunda ise sadece ayakta kalabilmek için çabalarsınız. İşte tam da burada hayatın gerçeği ile yüzleşirsiniz: Zaman hızlanırken siz yavaşlarsınız. Bu ters orantı, insanın doğumundan ölümüne kadar süren kaçınılmaz bir süreçtir. Gençken her şey sınırsız görünür. Zaman bol, fırsatlar sonsuzdur. Hayat sanki hep böyle sürecekmiş gibi gelir. Koşu bandına yeni çıkmış bir insan gibi, adımlarınız güçlüdür, dizleriniz sağlam, nefesiniz derindir. Ancak yıllar geçtikçe fark edilmeden bandın hızı artmaya başlar. Önce küçük değişiklikler olur: Günler daha hızlı geçmeye başlar, sabahlar akşamlara daha çabuk bağlanır, yıllar su gibi akıp gider. Sonra bir gün, durup geriye bakarsınız. Ne kadar yol kat et...

Hangi Okulu Bitirdiğinin Ne Önemi Var Ki?

  Toplum, bireyleri değerlendirmek için genellikle diploma ve akademik başarıları temel kriter olarak belirler. Bir insanın hangi okulu bitirdiği, ne kadar eğitim aldığı ve hangi akademik unvanlara sahip olduğu, ona biçilen sosyal statü için belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Ancak, insanlık tarihine ve yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda, bu anlayışın gerçek anlamda bir insanın değerini yansıtmadığını görürüz. Eğitim ve Ahlaki Değerler Eğitim, bireye bilgi kazandırır ancak insanlığı, ahlaki değerleri ve vicdani sorumluluğu kazandırmaz. Bir insan Harvard, Oxford veya Boğaziçi gibi prestijli üniversitelerden mezun olabilir ama eğer insanlıktan, adaletten ve merhametten yoksunsa, bu eğitimin bir anlamı var mıdır? Tarih bize göstermiştir ki en üst düzey eğitimi almış, çok sayıda akademik dereceye sahip insanlar bile zalimliğe, adaletsizliğe ve ahlaki yozlaşmaya düşebilmektedir. Nazi Almanya'sında doktoraları olan bilim insanları, gaddar deneylere imza atmış; en iyi okullard...

İnsan Olabilmek ve İnsan Kalabilmek- En Zor Sınav

Hayatın acımasız gerçekleriyle yoğrulan bu dünyada, insan olabilmek ve insan kalabilmek, belki de en çetin sınavdır. Çoğu zaman iyilikle kötülüğün, doğrulukla yalanın birbirine karıştığı, erdemlerin zayıflık olarak görüldüğü bir düzende, vicdanı temiz tutarak yaşamak, suyun üzerinde yürümek kadar zor olabilir. Ama yine de bu zorluğu göze almak, insana gerçek değerini kazandıran, ruhunu yücelten ve onu sıradanlıktan çıkaran yegâne yoldur. Cömert Olursun, Aptal Sanırlar Cömertlik, insanın kalbindeki zenginliğin dışa vurumudur. Paylaşmak, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymaktır. Ancak bu dünyada, cömert insanlar çoğu zaman aptal sanılır. Çünkü toplum, çoğunlukla hesaplılığı, bencilliği ve çıkarcılığı zekâ belirtisi olarak görür. Örneğin, mal varlığını hayır işlerine adayan bir zengin, çoğu kişinin gözünde "malını çarçur eden saf" olarak nitelendirilir. Cömertliğini kötüye kullananlar, onun merhametini zayıflık olarak algılar. Hz. Ali'nin dediği gibi: ...