Ana içeriğe atla

Güçlü Olmanın ve Ayakta Kalmanın Sırrı


Hayat, bir sahneden fazlasıdır. Sadece mücadele etmek değil, mücadeleden öğrenmek, güçlenmek, her engelde yeniden doğmaktır. Bu, insanların en sık unuttuğu ya da göz ardı ettiği bir gerçektir. Çünkü hayatın içinde olduğumuzda, en zorlu anlarda, kimi zaman yoruluyor, kimi zaman vazgeçmek istiyoruz. Oysa her bir engel, yalnızca geçici bir durak; her bir düşüş, yeniden ayağa kalkmak için bir davet.

Her sabah yeni bir fırsattır. Her gün, hedeflerimize bir adım daha yaklaşmak için elimizde bir şanstır. Ancak bu şansı değerlendirebilmek için inançla, azimle, kararlılıkla yola devam etmek gerekir. Pes etmemek, yalnızca güçlü kalmakla değil, aynı zamanda hayata dirençle bağlanmakla ilgilidir. Güçlü kalabilmek, zorlukları kabul etmekle, her düşüşten bir ders çıkarmakla ve her seferinde daha güçlü bir şekilde ayağa kalkmakla mümkündür.

Her engelde durakladığında, aslında kendine bir anlık bir hediye veriyorsun. Bu duraklama, bir nefes alma, bir gözden geçirme, bir değerlendirme sürecidir. Yolun ortasında durduğunda, geriye bakabilirsin; hangi yollardan geçtiğini, hangi zorluklarla savaştığını, hangi güzellikleri yaşadığını yeniden görebilirsin. Ama asıl önemli olan, ileriye bakabilmektir. Çünkü bu durak, yola devam etmeden önce yenilenmen için bir fırsattır.

Zorluklar seni güçlendirmek için var; bu dünyaya savunmasız, kırılgan ya da zayıf kalasın diye değil, her bir çabayla, her bir deneyimle daha sağlam adımlarla ilerleyebilesin diye. Düşmek, başarısızlık değildir. Asıl başarısızlık, düşmekten korkarak hareket etmemektir. Düşmekten korktuğun her an, cesaretinin önüne bir perde çekiyorsun demektir. Bu perdeyi kaldırmak, hayatı gerçekten yaşamak, cesurca yaşamak demektir.

Zafer, Yolun Kendisiyle Beraber Gelir

Bugün çekilen sıkıntılar, yarının zaferini hazırlayan tohumlardır. Her bir engel, her bir mücadele, yarının zaferine açılan kapının anahtarıdır. O yüzden, sadece sonuçlara odaklanarak değil, sürecin kendisini severek, yola inanarak yürümek gerekir. Yolun sonundaki başarı değil, yolun kendisi asıl hedeftir. Hayat, sadece hedeflerimizle değil, o hedeflere ulaşmak için attığımız adımlarla doludur.

Hayat, düşmekten çok daha fazlasıdır. Hayat, her düştüğümüzde yeniden ayağa kalkmak, her tökezlediğimizde kendimize güvenmeyi sürdürmek, her sıkıntıda bir çıkış yolu aramaktır. Kendine inanmak, yolun başında değil, yolculuk sırasında, her adımda yeniden doğar. Yol, başta belirsiz ve zor görünse de, aslında her bir adımda biraz daha netleşir, biraz daha güzelleşir.

İmkansız Diye Bir Şey Yoktur

Her şey, önce hayal etmekle başlar. Sonra inanç gelir. Başaracağımıza inandığımızda, elimizde olmayan gücü bile kendimize çekeriz. Kendine inanmadan, hiçbir hayal gerçek olmaz. İnanmak, başarmanın yarısıdır. Ancak inanç, tek başına yeterli değildir. Hayal edip, inandığın gibi, adım atmak da gerekir. Her gün bir adım daha ilerlemek, her gün hedefe biraz daha yaklaşmak… İşte gerçek başarı burada saklıdır.

İnan ki başaramayacağın hiçbir şey yoktur. İmkansız görünen her şey, bir gün hayal eden birinin gerçeği olmuştur. İmkansız, yalnızca zihinlerimizde yarattığımız bir sınırdır. Bu sınırı kaldırdığında, hayatındaki gerçek potansiyeli görebilirsin. Korkularını aşmak, endişelerini bir kenara bırakmak, gerçekten yaşayabilmek demektir. Hayal et, inan, adım at… Hepsi mümkün!

Hayatı Cesurca Yaşa

Hayat, yalnızca cesurca yaşadığımızda gerçekten yaşanır. Korkularına teslim olarak, endişelerinle baş başa kalarak yaşamak, aslında gerçek anlamda yaşamaktan uzaklaşmaktır. Cesaret, her düştüğünde yeniden ayağa kalkmaktır. Cesaret, hayatın karşısında dik durmak, engellere meydan okumaktır. Hayat seni ne kadar zorlarsa zorlasın, o engellerin üzerinden atlamanın verdiği keyif, hiçbir şeyle kıyaslanamaz.

İşte bu yüzden, her düşüşte, her durakta, her engelde bir fırsat gör. Hayat, yalnızca bir sahnede mücadele etmekten ibaret değil; aynı zamanda karşımıza çıkan her fırsatı değerlendirerek daha güçlü, daha cesur bir hale gelme yolculuğudur. Bu yolculukta yalnızca zaferleri değil, yenilgileri de sev. Çünkü her biri, seni sen yapan, seni güçlendiren, seni hayata bağlayan değerli anılar olarak kalacak.

Unutma, hayat bir maraton değil, her adımda yeni güzellikleri keşfedeceğin uzun bir yürüyüş. Yolun kendisindeki güzellikleri keşfet. Kimi zaman yavaşlayarak, kimi zaman hızlanarak ama asla pes etmeden, hayatın tadını çıkararak yola devam et. Hayat, ancak cesurca yaşadığımızda gerçekten anlam kazanır.

Erol Kekeç/12.11.2024/Sancaktepe/İST





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamana Karşı Yarış-Kaçınılmaz Tükeniş

Hayat, bir yürüme bandında koşmaya benzer. İlk başta her şey kolaydır, tempo rahattır, nefesiniz düzenlidir, yürüyüşünüz dengelidir. Ancak zaman ilerledikçe, bandın hızı artmaya başlar. Siz farkına bile varmadan, ayaklarınız temposunu kaybetmeye başlar. Önce hızlanmaya çalışırsınız, sonra yetişmeye, en sonunda ise sadece ayakta kalabilmek için çabalarsınız. İşte tam da burada hayatın gerçeği ile yüzleşirsiniz: Zaman hızlanırken siz yavaşlarsınız. Bu ters orantı, insanın doğumundan ölümüne kadar süren kaçınılmaz bir süreçtir. Gençken her şey sınırsız görünür. Zaman bol, fırsatlar sonsuzdur. Hayat sanki hep böyle sürecekmiş gibi gelir. Koşu bandına yeni çıkmış bir insan gibi, adımlarınız güçlüdür, dizleriniz sağlam, nefesiniz derindir. Ancak yıllar geçtikçe fark edilmeden bandın hızı artmaya başlar. Önce küçük değişiklikler olur: Günler daha hızlı geçmeye başlar, sabahlar akşamlara daha çabuk bağlanır, yıllar su gibi akıp gider. Sonra bir gün, durup geriye bakarsınız. Ne kadar yol kat et...

Hangi Okulu Bitirdiğinin Ne Önemi Var Ki?

  Toplum, bireyleri değerlendirmek için genellikle diploma ve akademik başarıları temel kriter olarak belirler. Bir insanın hangi okulu bitirdiği, ne kadar eğitim aldığı ve hangi akademik unvanlara sahip olduğu, ona biçilen sosyal statü için belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Ancak, insanlık tarihine ve yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda, bu anlayışın gerçek anlamda bir insanın değerini yansıtmadığını görürüz. Eğitim ve Ahlaki Değerler Eğitim, bireye bilgi kazandırır ancak insanlığı, ahlaki değerleri ve vicdani sorumluluğu kazandırmaz. Bir insan Harvard, Oxford veya Boğaziçi gibi prestijli üniversitelerden mezun olabilir ama eğer insanlıktan, adaletten ve merhametten yoksunsa, bu eğitimin bir anlamı var mıdır? Tarih bize göstermiştir ki en üst düzey eğitimi almış, çok sayıda akademik dereceye sahip insanlar bile zalimliğe, adaletsizliğe ve ahlaki yozlaşmaya düşebilmektedir. Nazi Almanya'sında doktoraları olan bilim insanları, gaddar deneylere imza atmış; en iyi okullard...

İnsan Olabilmek ve İnsan Kalabilmek- En Zor Sınav

Hayatın acımasız gerçekleriyle yoğrulan bu dünyada, insan olabilmek ve insan kalabilmek, belki de en çetin sınavdır. Çoğu zaman iyilikle kötülüğün, doğrulukla yalanın birbirine karıştığı, erdemlerin zayıflık olarak görüldüğü bir düzende, vicdanı temiz tutarak yaşamak, suyun üzerinde yürümek kadar zor olabilir. Ama yine de bu zorluğu göze almak, insana gerçek değerini kazandıran, ruhunu yücelten ve onu sıradanlıktan çıkaran yegâne yoldur. Cömert Olursun, Aptal Sanırlar Cömertlik, insanın kalbindeki zenginliğin dışa vurumudur. Paylaşmak, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koymaktır. Ancak bu dünyada, cömert insanlar çoğu zaman aptal sanılır. Çünkü toplum, çoğunlukla hesaplılığı, bencilliği ve çıkarcılığı zekâ belirtisi olarak görür. Örneğin, mal varlığını hayır işlerine adayan bir zengin, çoğu kişinin gözünde "malını çarçur eden saf" olarak nitelendirilir. Cömertliğini kötüye kullananlar, onun merhametini zayıflık olarak algılar. Hz. Ali'nin dediği gibi: ...