Ana içeriğe atla

Boşanma ve Aile Dağılması Sorunları-Sebepler ve Çözüm Yolları

Sevgili kardeşlerim, çok önemli bir konu için sizlerle bir araya geldik. Günümüzde özellikle aile birliğindeki çatırdamalar, boşanmaların hızla artması ve ailelerin dağılması geleceğimizi tehdit eden bir sorun olarak karşımızda duruyor. Toplumun temel taşı olan ailenin zedelenmesi, hepimizi derinden etkileyen sosyolojik, psikolojik ve ekonomik sorunları da beraberinde getiriyor. Gelin, bu sorunun sebeplerine, çözüm yollarına ve bunları insanlara etkileyici bir şekilde aktarım yollarına birlikte bakalım.

Boşanmaların Temel Sebepleri

  1. İletişim Eksikliği: Eşler arasında etkili bir iletişim yoksa, sorunlar çözülmek yerine büyür. Basit bir yanlış anlama bile, üzerine konuşulmadığında bir çatlağa dönüşebilir. Örneğin, bir taraf “beni dinlemiyorsun” hissine kapılırken diğeri “beni anlamıyorsun” hissini yaşayabilir.

  2. Ekonomik Sorunlar: Geçim sıkıntısı, aile çatısı altındaki huzuru ciddi şekilde etkiler. Eşlerden biri çaba gösterse de, diğeri bu yükün farkında değilse öfke ve kopuş yaşanabilir.

  3. Sadakatsizlik ve Güvensizlik: Sadakatsizlik, şüphesiz aile birliğinin en büyük düşmanlarından biridir. Güven kaybolduğunda, sevgi de yara alır. Eşlerin birbirlerine olan inancını kaybetmesi, çöküşü hızlandırır.

  4. Rol ve Sorumluluk Dağılımındaki Adaletsizlik: Eşlerden birinin, diğerine oranla daha fazla yük altına girmesi zamanla yorucu olur. Evdeki iş bölümünün adil şekilde yapılmaması, kırılmalara sebep olabilir.

  5. Toplumsal ve Aile Baskısı: İş, çocuk yetiştirme veya aile büyüklerinin müdahalesi gibi dış etkenler, eşlerin kendi dünyalarını kurmasını engelleyebilir.

Çözüm Yolları ve Önleyici Tedbirler

  1. Etkili İletişim Teknikleri: Eşler birbirini dinlemeyi ve anlamayı öğrenmelidir. Sorunları ifade ederken "Sen hep böylesin" gibi suçlayıcı ifadeler yerine, "Ben şöyle hissettim" gibi duyguları ifade eden cümleler kullanılmalı.

  2. Ekonomik Yüklerin Paylaşılması: Maddi sorunların çözülmesinde birlikte hareket etmek, bir tarafın bu yükü tek başına taşımaması önemlidir. Ortak hedefler belirlenerek, dayanışma sağlanabilir.

  3. Sadakatin ve Güvenin Yeniden Tesisi: Sadakat bir sözleşme gibidir. İhanet varsa, bir uzman yardımıyla bu yaraları sarmak mümkün olabilir. Ama asıl önemli olan, güven sarsılmadan önce sevgi ve saygıyı korumaktır.

  4. Ortak Sorumluluk Bilinci: Ev işleri, çocuk bakımı ve aileyle ilgili diğer konuların adil bir şekilde paylaşılması gerekir. "Bu senin işin, bu benim işim" gibi keskin ayrımlar yerine, "Bu bizim ailemiz" anlayışı benimsenmelidir.

  5. Destekleyici Aile Yapısı: Evliliğin sadece eşlerin arasında değil, iki ailenin de birbirini desteklediği bir yapı olduğunu unutmamalıyız. Ancak bu destek, eşlerin bireysel dünyasına zarar vermemelidir.

İnsanlara Aktarımda Kullanılabilecek Etkili Yollar

  1. Samimi Sohbetlerle Yaklaşın: Bir seminer ya da toplantı düzenlenirken, katılımcılarla içten bir dil kullanın. "Bizler de aynı sorunlarla karşılaştık" diyerek empati kurun.

  2. Gerçek Hayat Örnekleri Sunun: Boşanma eşiğine gelmiş ama iletişim kurarak sorunlarını çözümüne ulaşan bir çiftin hikâyesi anlatılabilir. Bu, insanlara "Biz de yapabiliriz" hissi verir.

  3. Uygulamalı Atölyeler Düzenleyin: Eşlerin birbiriyle iletişim kurmasını kolaylaştıran etkinlikler düzenlenebilir. Çiftlerin bir araya gelerek birlikte hedef belirlemesi ve bunun üzerine çalışması sağlanabilir.

  4. Profesyonel Destek Teşviki: Psikolojik destek ve aile terapisine yönlendirme, çözüm arayışında etkili bir yoldur. Bu hizmetlere erişimin kolaylaştırılması da çok önemlidir.

  5. Eğitici Videolar ve Broşürler: İnsanlara daha geniş kitlelerde ulaşabilmek için, görsel materyaller ve etkileyici videolar hazırlanabilir. Örneğin, bir boşanmanın çocuklar üzerindeki etkilerini anlatan kısa bir film, çiftlere farkındalık sağlayabilir.

Sevgili dostlar, şunu unutmamalıyız: Aile, sadece bireylerin mutluluğunun değil, toplumun huzurunun da teminatıdır. Hep birlikte el ele vererek bu sorunları çözmek için kararlı bir adım atmalıyız. Unutmayın, çözüm, sevgi, saygı ve dayanışmadadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜRESEL KÜLTÜR VE” Z” NESLİ

Küresel kültürün, ulusal ve bölgesel kültürleri yuttuğu dönemi yaşamaktayız. Bu gücün etkisini hissettirdiği dönemin bu günler olması, sadece bu dönemle sınırlı bir geçmişinin olduğu anlamına gelmesin…Küresel kültür Modernizmle baskın olmaya başlayan ama dijital çağla zirveye oturmuş bir yapıdır. Küresel kültür, ulusal milli devletler içinde kendisini temsil eden ve kendi genlerini taşıyan yeni kültür biçimleri oluşturmasına rağmen, bu külttürler ne yazık ki, ulusların kendi kültürü gibi sahiplenilmiş ve sindirilmesi de o oranda kolay olmuştur. Dünya son 50 yılda küresel bir köye dönüştü ve bu köyün de eli sopalı bir çobanı ortaya çıktı. Bu çobanın görevi, patronlarının kendisine verdiği görevi en iyi şekilde yerine getirme üzerine kuruludur. Çoban Küresel emperyalizmi temsilen dünyanın her köşesine giderken kendi meşruiyetini kendisi onaylayarak hareket eder. Başkalarının onun oralarda olmasının meşruiyetini sorgulaması hiç de önemli değildir. Yani küresel emperyalizm tam bir kültü...

Tüketiyorum öyleyse varım

Tüketici tutumları üzerinde manipülasyonlar gerçekleştirmenin en önemli aracı da, yeni gösterge sistemleri ve imajlar yaratma işlevini yerine getiren reklamcılık faaliyetleri olmuştur. Reklamcılık etkinlikleri böylece, bir kitle iletişimi biçimi olarak içinde ideoloji barındırır bir hal almıştır. Söz konusu manipülasyonunu gerçekleştirme açısından reklamcılık etkinliklerinin temelinde yatan duygu, kişinin kendini gerçekleştirmesi noktasında tüketimin gerekliliğine dair yarattığı duygudur. Descartes’in ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ önermesinin tüketime çevrimi o lan ‘Tüketiyorum öyleyse varım’ sözü bu anlamda, tüketim etkinliklerinin reklamcılığa bağlı temelini ifade eden bir cümledir. İfade, tüketim toplumunun bir ferdi olan bireyin varoluş kaynağı olarak gördüğü eylemi gösteren bir çıkarsamadır. Nesnelere sahibiyet temeline dayalı bir yaklaşımı ifade eden bu önerme, ‘insanlar tarafından saygı duyulan, kabul edilen bir birey olmak istiyorsan tüket’ der. Tüketici davranışları konusunda ya...

Senin ayağına paspas yaptığını kimse vitrinine örtü yapmaz

  … Ben çocukken mahallemizde bir çocuk vardı. Adı Sinan. Ailesi hiç ilgilenmez, değer vermezdi. Çocuğun doğru düzgün ne saçını kestirirlerdi ne çocuğa banyo yaptırırlardı ne temiz kıyafet giydirirlerdi. Annesi hep rezil ederdi bizim yanımızda. Çocuğa sürekli lakaplar takardı. Sümüklü Sinan, titrek Sinan, uluk Sinan… Sinan’a sinirlenince yanımızda söverdi, çocuğu döverdi. Çok üzülürdüm Sinan’ın bu hâline. Sinan çok haylaz bir çocuktu. Bütün mahalle tanırdı onu. Kime zarar verse annesi veya babası gelir Sinan’a bağırır, çağırırdı. Hatta vurduklarına bile şahit olurdum. Çünkü Sinan’a ailesi bile değer vermiyordu. O yüzden herkes çok acımasız davranabiliyordu. Çünkü Sinan’ın etiketi şuydu: “AİLESİ İÇİN DEĞERSİZ!” Bir de Can vardı. Annesi Can ile ilgili her şeye çok dikkat ederdi. Can her zaman temiz bir çocuktu. Tırnakları hiç uzun ve kirli olmazdı. Kıyafetleri hep temizdi. Annesi hep onu yanımızda “Yakışıklı oğlum, tatlı oğlum.” diye severdi. Can yaramazlık bile yapsa annesi Can’ı ya...