Ana içeriğe atla

Aile Sadakat Güven

Sadakatin ve güvenin olmadığı bir ailede, eşlerin evlerini bir otel gibi kullanmaları ve birbirleriyle etkili bir iletişim kurmamaları, aile kurumunun varlığını anlamından yoksun bırakır. Bu tür yapılar, sadece ortak bir fiziki mekanı paylaşan iki tanıdıktan ibaret hale gelir. Oysa aile, bir çatı altında yaşayan bireylerin sadece biyolojik ve fiziksel ihtiyaçlarının karşılandığı bir olgudan çok daha fazlasıdır. Aile, sevgi, saygı, sadakat ve güven gibi manevi değerlerin taşıyıcısı ve bir sonraki nesle aktarıldığı kutsal bir yapıdır.

Eğer ailede ortak hedef birliği ve değer taşıyıcılığı yoksa, bağlayıcı bir özellik de olamaz. Eşler arasındaki iletişim eksik olduğunda, güven ve sadakat zedelenir. Bu durumda, sadece fiziki bir mekanı paylaşan, fakat birbirine yabancı bireyler ortaya çıkar. Bu durum, gelecekteki nesillerin kararlı, doğru, güvenli, samimi ve adil bir yaşam ortaya koymalarını zorlaştırdığı gibi, onların da daima korkular ve kabuslar içinde yaşamasına neden olur.

Ailenin Kutsallığı ve Ortak Hedef Birliği

Aile, kutsal bir kurumdur. Bu kutsallığı sürdürebilmenin temelinde, ortak hedef birliği ve değer taşıyıcılığı bulunur. Aileyi bir arada tutan en önemli unsurlardan biri, eşlerin birbirine duyduğu güvendir. Güven olmadığında, sevgi yerini kuşkulara, iletişim ise yerini sessizliğe bırakır. Eşlerin aile içerisinde manevi bir atmosfer oluşturması ve bu atmosferi birlikte soluması, aileyi var eden temel unsurların başında gelir.

Günümüz dünyasında insanlar, helal ve haram kavramlarına dikkat etmeksizin her türlü isteğini kolayca elde edebileceği bir ortamda yaşamaktadır. Bu durum, ailenin kutsallığını tehdit eden en büyük faktörlerden biridir. Oysa aile, bireylerin sadece hazlarını karşılayan bir mekanizma değil, manevi değerlerin taşındığı ve paylaşıldığı bir ortam olmalıdır.

Ailede Sadakat ve Güvenin Rolü

Sadakat ve güven, aile için çimento niteliğindedir. Bu iki unsurun eksikliği, aile yapısının zedelenmesine ve bireylerin birbirinden uzaklaşmasına yol açar. Sadakat, eşlerin birbirine olan bağlılığını ve sorumluluk bilincini ifade ederken, güven, bu bağlılığın temelini oluşturur. Eşlerin birbirine olan güveni, ailenin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlar.

Güven eksik olduğunda, ailede kopukluklar baş gösterir. Eşler arasındaki iletişim, zamanla yerini sessizliğe ve yabancılaşmaya bırakır. Bu durum, sadece eşleri değil, çocukları da olumsuz etkiler. Ailedeki gerginlik ve huzursuzluk, çocukların duygusal gelişimini olumsuz yönde etkiler ve onların gelecekte sağlıklı bireyler olarak yetişmesini engeller.

Manevi Atmosferin Önemi

Aile, sadece biyolojik ve duygusal ihtiyaçların karşılandığı bir kurum olmaktan ötedir. Manevi atmosfer, ailenin kutsallığını koruyan ve bireyleri bir arada tutan en önemli unsurlardan biridir. Bu atmosfer, eşlerin birbirine olan sevgi ve saygısı, çocukların manevi değerlerle yetişmesi ve ailenin bir arada olması için gereklidir.

Eşlerin aile içerisinde manevi bir atmosfer oluşturması, sadece kendi mutluluklarını değil, çocukların geleceğini de önemli ölçüde etkiler. Manevi değerlerin yoğun olduğu bir ailede yetişen çocuklar, topluma faydalı bireyler olarak yetişir ve gelecekte de bu değerleri taşıyarak yeni aileler kurar.

Aile, sadece bir arada yaşayan bireylerden oluşmaz. Aileyi aile yapan, ortak değerlerin ve hedeflerin paylaşılmasıdır. Bu ortak değerler, bireyleri bir arada tutar ve aileyi güçlendirir. Eşler arasındaki sevgi, saygı, sadakat ve güven, bu değerlerin temelini oluşturur.

Eşler arasında ortak bir hedef birliğinin olmaması, ailenin zayıflamasına ve bireylerin birbirinden uzaklaşmasına neden olur. Bu durum, sadece aileyi değil, toplumu da olumsuz etkiler. Aile, toplumun temel yapıtaşıdır ve sağlıklı bir toplum ancak sağlam temeller üzerine kurulmuş ailelerle mümkündür.

Gelecek Nesiller ve Aile Kurumunun Önemi

Ailenin en önemli görevlerinden biri, geleceğin sağlam temellerini atacak bireyler yetiştirmektir. Sadakatin, güvenin, sevginin ve saygının hâkim olduğu bir aile ortamında büyüyen çocuklar, topluma faydalı bireyler olarak katkı sağlar. Bu çocuklar, hem manevi hem de ahlaki değerleri benimseyerek, kendi ailelerinde bu değerleri devam ettirir.

Aile, sadece bireylerin değil, bir toplumun da geleceğini şekillendirir. Sağlıklı ve güçlü bir aile yapısı, sağlıklı ve güçlü bir toplumun temelidir. Bu nedenle, aile kurumunun korunması ve yüceltilmesi, hem bireylerin hem de toplumun refahı için hayati öneme sahiptir.

Sadakat ve güvenin olmadığı, iletişimden yoksun bir ailede, bireylerin huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmesi mümkün değildir. 

Günümüzde aile kurumunun önemi daha da artmıştır. Bireylerin haz odaklı bir yaşam yerine, manevi değerleri ön planda tutan bir aile ortamında yaşaması, hem bireylerin hem de toplumun geleceği için elzemdir. Aile, sadece bir yapı değil, bir toplumun vicdanı, kalbi ve geleceğidir. Bu nedenle, aile kurumunun kutsallığını korumak ve nesiller boyu devam etmesini sağlamak, herkesin ortak sorumluluğudur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KÜRESEL KÜLTÜR VE” Z” NESLİ

Küresel kültürün, ulusal ve bölgesel kültürleri yuttuğu dönemi yaşamaktayız. Bu gücün etkisini hissettirdiği dönemin bu günler olması, sadece bu dönemle sınırlı bir geçmişinin olduğu anlamına gelmesin…Küresel kültür Modernizmle baskın olmaya başlayan ama dijital çağla zirveye oturmuş bir yapıdır. Küresel kültür, ulusal milli devletler içinde kendisini temsil eden ve kendi genlerini taşıyan yeni kültür biçimleri oluşturmasına rağmen, bu külttürler ne yazık ki, ulusların kendi kültürü gibi sahiplenilmiş ve sindirilmesi de o oranda kolay olmuştur. Dünya son 50 yılda küresel bir köye dönüştü ve bu köyün de eli sopalı bir çobanı ortaya çıktı. Bu çobanın görevi, patronlarının kendisine verdiği görevi en iyi şekilde yerine getirme üzerine kuruludur. Çoban Küresel emperyalizmi temsilen dünyanın her köşesine giderken kendi meşruiyetini kendisi onaylayarak hareket eder. Başkalarının onun oralarda olmasının meşruiyetini sorgulaması hiç de önemli değildir. Yani küresel emperyalizm tam bir kültü...

Tüketiyorum öyleyse varım

Tüketici tutumları üzerinde manipülasyonlar gerçekleştirmenin en önemli aracı da, yeni gösterge sistemleri ve imajlar yaratma işlevini yerine getiren reklamcılık faaliyetleri olmuştur. Reklamcılık etkinlikleri böylece, bir kitle iletişimi biçimi olarak içinde ideoloji barındırır bir hal almıştır. Söz konusu manipülasyonunu gerçekleştirme açısından reklamcılık etkinliklerinin temelinde yatan duygu, kişinin kendini gerçekleştirmesi noktasında tüketimin gerekliliğine dair yarattığı duygudur. Descartes’in ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ önermesinin tüketime çevrimi o lan ‘Tüketiyorum öyleyse varım’ sözü bu anlamda, tüketim etkinliklerinin reklamcılığa bağlı temelini ifade eden bir cümledir. İfade, tüketim toplumunun bir ferdi olan bireyin varoluş kaynağı olarak gördüğü eylemi gösteren bir çıkarsamadır. Nesnelere sahibiyet temeline dayalı bir yaklaşımı ifade eden bu önerme, ‘insanlar tarafından saygı duyulan, kabul edilen bir birey olmak istiyorsan tüket’ der. Tüketici davranışları konusunda ya...

Senin ayağına paspas yaptığını kimse vitrinine örtü yapmaz

  … Ben çocukken mahallemizde bir çocuk vardı. Adı Sinan. Ailesi hiç ilgilenmez, değer vermezdi. Çocuğun doğru düzgün ne saçını kestirirlerdi ne çocuğa banyo yaptırırlardı ne temiz kıyafet giydirirlerdi. Annesi hep rezil ederdi bizim yanımızda. Çocuğa sürekli lakaplar takardı. Sümüklü Sinan, titrek Sinan, uluk Sinan… Sinan’a sinirlenince yanımızda söverdi, çocuğu döverdi. Çok üzülürdüm Sinan’ın bu hâline. Sinan çok haylaz bir çocuktu. Bütün mahalle tanırdı onu. Kime zarar verse annesi veya babası gelir Sinan’a bağırır, çağırırdı. Hatta vurduklarına bile şahit olurdum. Çünkü Sinan’a ailesi bile değer vermiyordu. O yüzden herkes çok acımasız davranabiliyordu. Çünkü Sinan’ın etiketi şuydu: “AİLESİ İÇİN DEĞERSİZ!” Bir de Can vardı. Annesi Can ile ilgili her şeye çok dikkat ederdi. Can her zaman temiz bir çocuktu. Tırnakları hiç uzun ve kirli olmazdı. Kıyafetleri hep temizdi. Annesi hep onu yanımızda “Yakışıklı oğlum, tatlı oğlum.” diye severdi. Can yaramazlık bile yapsa annesi Can’ı ya...