Kayıtlar

Küresel Kapitalizmin Demir Kafesi-Toplumsal Değerlerin Erozyonu ve Bireysel Yalnızlaşma

Resim
Küresel Kapitalizmin Sağmal İnekleri Olmuş Yaşamlar Küresel kapitalizm, modern dünyanın ekonomik yapısını belirleyen en önemli güçlerden biridir. Kapitalist sistem, kâr ve rekabet üzerine kuruludur ve bireylerin, toplumların değer yargılarını değiştirme potansiyeline sahiptir. Kapitalist ekonomi, bireysel kazancı ön planda tutar ve bu yaklaşım, yaşamların maddi değerlere bağımlı hale gelmesine neden olur. Kapitalizmde bireyler, üretimin ve tüketimin merkezine yerleştirilir, ancak bu döngü içerisinde duygusal ve manevi yönler göz ardı edilir. Bu bağlamda, sağmal inek metaforu çok anlamlıdır. Sağmal inekler, sürekli olarak süt sağmak için kullanılan varlıklardır. Onlar, ancak üretken oldukları sürece değerlidir. Kapitalist sistemde de bireyler, üretken oldukları ve tüketim döngüsüne katkıda bulundukları sürece değer kazanırlar. Ancak bu üretkenlik, insanın fiziksel ve zihinsel kaynaklarını tüketir. Sürekli bir performans ve verimlilik baskısı altındaki bireyler, bu döngüde kendilerini k

Nerede Ne Zaman Hangi Gençlik

Resim
İnsanın varoluşu, yalnızca bireysel anlamda değil, toplumsal yapının en temel taşlarından biri olan gençlikle anlam kazanır. Gençlik, toplumların geleceği, tarihin taşıyıcısı ve insanlığın yeniden doğuşunun teminatıdır. Ancak bugün baktığımızda, ne yazık ki gençlik, yalnızca sorunları konuşulan, analiz edilen ve teorik kalıplara sıkıştırılan bir kavram haline gelmiş durumda. Halbuki gençlik, bir laboratuvar nesnesi değildir; yaşamın içinde var olan, değişken, dinamik ve karmaşık bir süreçtir. Gençliğin sadece sorunları üzerinden değil, potansiyeli, yetenekleri ve geleceğe dair umutları üzerinden konuşulması gerekir. Bu yazıda, gençliği anlamanın ve doğru yönlendirmenin yollarını keşfetmeye çalışacağız. Etrafımızda gördüğümüz gençlik çalışmaları neden istenen sonuca ulaşmıyor? Gençliğin hayatında kalıcı ve olumlu değişiklikler yapmak için ne yapmalıyız? İşte bu sorulara yanıt ararken, gençliğin dünyasına daha derin bir bakış atacağız. Gençlik-Dinamik Bir Yapının Keşfi Gençlik, hayatın e

Küreselleşmenin Gölgesinde Aile-Dağılan Bağlar ve Toplumsal Erozyon

Resim
   Aile yapısı, bir toplumun en temel ve vazgeçilmez unsurudur. Ancak bugün, ne yazık ki ülkemizde aile kurumu, küresel ve yerel etkiler karşısında ciddi bir sarsıntı yaşamaktadır. Değişen dünya düzeni, medya programları ve sosyal normlar, geleneksel aile yapımızı zayıflatarak aile değerlerine karşı tutarsızlık ve duyarsızlık oluşmasına neden olmaktadır. Toplumun temel taşı olan aileler, bu süreçte büyük bir erozyon ve dejenerasyonla karşı karşıya kalmış durumdadır. Gelin bu meseleye derinlemesine bir bakış atalım ve yaşanan sorunları, bilimsel temellendirmelerle birlikte çözüm önerileri sunarak ele alalım. Aile Yapısının Değişimi-Küreselleşme ve Medyanın Etkisi Küreselleşmenin etkisi, yalnızca ekonomik ya da siyasi alanlarda değil, kültürel ve sosyal hayatta da kendini göstermektedir. Medya, bu süreçte en önemli aktörlerden biri haline gelmiştir. Ulusal medya kanalları, küresel planların bir parçası olarak hareket etmekte ve aile yaşamını doğrudan hedef almaktadır. Televizyon programl

KÜRESEL KÜLTÜR VE” Z” NESLİ

Resim
Küresel kültürün, ulusal ve bölgesel kültürleri yuttuğu dönemi yaşamaktayız. Bu gücün etkisini hissettirdiği dönemin bu günler olması, sadece bu dönemle sınırlı bir geçmişinin olduğu anlamına gelmesin…Küresel kültür Modernizmle baskın olmaya başlayan ama dijital çağla zirveye oturmuş bir yapıdır. Küresel kültür, ulusal milli devletler içinde kendisini temsil eden ve kendi genlerini taşıyan yeni kültür biçimleri oluşturmasına rağmen, bu külttürler ne yazık ki, ulusların kendi kültürü gibi sahiplenilmiş ve sindirilmesi de o oranda kolay olmuştur. Dünya son 50 yılda küresel bir köye dönüştü ve bu köyün de eli sopalı bir çobanı ortaya çıktı. Bu çobanın görevi, patronlarının kendisine verdiği görevi en iyi şekilde yerine getirme üzerine kuruludur. Çoban Küresel emperyalizmi temsilen dünyanın her köşesine giderken kendi meşruiyetini kendisi onaylayarak hareket eder. Başkalarının onun oralarda olmasının meşruiyetini sorgulaması hiç de önemli değildir. Yani küresel emperyalizm tam bir kültü

SONA BİR HARF KALA "Z" NESLİ

Resim
  Z kuşağı olarak adlandırılan,1999 doğumlular veya 95 ve sonrası gençler üzerinde hesap yapanların tüm hesapları ellerinde patlayacağından kimsenin kuşkusu olmasın...Tüm ideolojik yaklaşımlar bu gençlerin yaşamına Bir şeyler sunmaktan mahrum kaldı. Dinler de bu gençliği anlayacak düzeyde dini yaşadığını söyleyenlerce dışlandı ve gençlikle aralarına duvarlar ördü. Duvarın öbür tarafından anlaşılmayan dilde mitolojik masallarla gençlerin yüreklerine hitap etmeyi düşündü ama düşündüğü kendi avucunda kaldı. Çünkü gençler, çok hızlı yaşadıklarından onların yaşamıyla yol alacak düzeyde bir din mottosu ortada yoktu. Dini sunanlar, bu gençlere daha çok şekiller ve ibadetler boyutuyla yaklaştı ama bu şekillerin onların yaşamlarına katacağı bir artı olmadığından dine karşı da bir lakaytlık kendiliğinden gelişmeye başladı. Dinin sadece bireye standart ve ibadetlerden oluşan bir fıkıh algısının din diye dayatılması onların dincilere ve dolayısıyla Dine karşı da güvenlerini zedeledi. Çünkü Dini ya

Tüketiyorum öyleyse varım

Resim
Tüketici tutumları üzerinde manipülasyonlar gerçekleştirmenin en önemli aracı da, yeni gösterge sistemleri ve imajlar yaratma işlevini yerine getiren reklamcılık faaliyetleri olmuştur. Reklamcılık etkinlikleri böylece, bir kitle iletişimi biçimi olarak içinde ideoloji barındırır bir hal almıştır. Söz konusu manipülasyonunu gerçekleştirme açısından reklamcılık etkinliklerinin temelinde yatan duygu, kişinin kendini gerçekleştirmesi noktasında tüketimin gerekliliğine dair yarattığı duygudur. Descartes’in ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ önermesinin tüketime çevrimi o lan ‘Tüketiyorum öyleyse varım’ sözü bu anlamda, tüketim etkinliklerinin reklamcılığa bağlı temelini ifade eden bir cümledir. İfade, tüketim toplumunun bir ferdi olan bireyin varoluş kaynağı olarak gördüğü eylemi gösteren bir çıkarsamadır. Nesnelere sahibiyet temeline dayalı bir yaklaşımı ifade eden bu önerme, ‘insanlar tarafından saygı duyulan, kabul edilen bir birey olmak istiyorsan tüket’ der. Tüketici davranışları konusunda ya

Senin ayağına paspas yaptığını kimse vitrinine örtü yapmaz

Resim
  … Ben çocukken mahallemizde bir çocuk vardı. Adı Sinan. Ailesi hiç ilgilenmez, değer vermezdi. Çocuğun doğru düzgün ne saçını kestirirlerdi ne çocuğa banyo yaptırırlardı ne temiz kıyafet giydirirlerdi. Annesi hep rezil ederdi bizim yanımızda. Çocuğa sürekli lakaplar takardı. Sümüklü Sinan, titrek Sinan, uluk Sinan… Sinan’a sinirlenince yanımızda söverdi, çocuğu döverdi. Çok üzülürdüm Sinan’ın bu hâline. Sinan çok haylaz bir çocuktu. Bütün mahalle tanırdı onu. Kime zarar verse annesi veya babası gelir Sinan’a bağırır, çağırırdı. Hatta vurduklarına bile şahit olurdum. Çünkü Sinan’a ailesi bile değer vermiyordu. O yüzden herkes çok acımasız davranabiliyordu. Çünkü Sinan’ın etiketi şuydu: “AİLESİ İÇİN DEĞERSİZ!” Bir de Can vardı. Annesi Can ile ilgili her şeye çok dikkat ederdi. Can her zaman temiz bir çocuktu. Tırnakları hiç uzun ve kirli olmazdı. Kıyafetleri hep temizdi. Annesi hep onu yanımızda “Yakışıklı oğlum, tatlı oğlum.” diye severdi. Can yaramazlık bile yapsa annesi Can’ı yanımı