Dünya, zulmün ve haksızlığın katran karası bir örtü gibi insanlığın üzerine çöreklendiği bir dönemden geçiyordu. Adalet, vicdan, merhamet gibi kavramlar bir bir silinmiş, yerini hırs, çıkar ve duyarsızlık almıştı. Kalpler sönmüş, yüzler maskelenmiş, insanlar kendi çıkarları uğruna başkalarının acılarını seyretmekten dahi çekinmez hale gelmişti. İşte böyle bir dönemde, kendi içindeki ışığı söndürmeyen, karanlığa rağmen ışığını taşıyan bir insan vardı: adı bilinmeyen ama yüreği insanlığın pusulası olan bir adam. Adını bilmeye gerek yoktu, çünkü o bir şahıstan çok bir duruşu, bir yaşam biçimini, bir mücadeleyi temsil ediyordu. Bu adam, içsel bir arınmadan geçmiş, nefsini eğitmiş, kalbini hakikatle yoğurmuştu. O, hiçbir dış temizlikle yetinmiyor, öncelikle iç dünyasını temizlemeye gayret ediyordu. Çünkü biliyordu ki içi kirli birinin dışı ne kadar parlatılsa da bir gün dökülecekti. O yüzden önce içini yıkadı. Kırıklarını sarıp sarmaladı, karanlık noktalarına ışık tuttu, korkularını A...
Huzurlu yürek, mutlu aile; Sadakatli eş, güvenli nesil; Umutlu çocuk, sıcak iletişim diyorsanız,Hayata koşun!