İnsan dediğin varlık, çoğu zaman kendi zekâsına en çok hayran olandır. Ama ironiktir, en çok kendi zekâsına güvenen, genelde en kolay kandırılır. Çünkü övgüyle başlar oyun; sonra o övgü, insanın aklının etrafına görünmez bir zincir örer. Ve o zincir, “ben bilirim” duygusunun içinden geçerek kişiyi teslim alır. İşte tilkilik burada başlar: zekâyı değil, zekâ vehmini kullanmak. Zihinsel Yağlama-Övgüyle Uyuşturulan Akıl İnsan, akılla değil, onayla yaşar çoğu zaman. Kendini değerli hissetmek için dışsal bir kaynağa ihtiyaç duyar. Birisi onu över, “senin gibi düşünen az” der, “sen akıllısın” der, ve o an içsel savunma sistemi devreden çıkar. Bu an, manipülasyonun altın vaktidir. Zihin, övgüyle dopamin salgılar; dopamin, akıl yürütmeyi baskılar. Kişi artık eleştirel değil, duygusal bir dinleyiciye dönüşür. Tıpkı yavaşça ısıtılan suyun içindeki kurbağa gibi — önce sıcaklığı fark etmez, sonra zaten çıkamaz. Tilkilik budur, seni öyle bir över ki, o övgüyle birlikte kendi iraden...
Huzurlu yürek, mutlu aile; Sadakatli eş, güvenli nesil; Umutlu çocuk, sıcak iletişim diyorsanız,Hayata koşun!